Monday, July 16, 2007

Tefekkur!

23 – MÜ’MİNûN SÛRESİ 118 âyet olup Mekke döneminin sonunda nazil olmuştur. Hac sûresi, müminlerin dünya ve âhirette felaha ereceğini bildirmişti. Peşinden gelen bu sûre, bu felahın, hangi şartlara ve vasıflara bağlı olduğunu bildirir. Daha sonraki uzun bölümde (23-73 âyetler) bu şartları haiz olan nebîlerin fazilet mücadeleleri örnek verilir. Sonra âhiret hayatına geçilir. Öldükten sonra dirilmeyi akıllarına sığdıramayan kâfirlere Allah’ın muazzam kudretinin delilleri zikredilir. Müteakiben iman ve inkâr ehlinin âhiretteki âkıbetleri bildirilir.
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: “Resulullah (a.s.) a vahiy indiğinde biz yanında arı vızıltısı gibi bir ses işitirdik. Bir gün üzerine vahiy indi, bir süre bekledik. Derken üzerindeki bu hal açıldı, hemen kıbleye dönüp ellerini kaldırdı: “Ya Rabbî, bizi çoğalt, eksiltme. Değerimizi artır, bizi hakir kılma. Bize ver, mahrum etme. Bizi tercih et, başkalarını bizim üzerimize tercih etme. Bizden razı ol ve bizi razı eyle” diye dua etti. Sonra da: “Bana on âyet indirildi ki kim bunları yerine getirirse cennete girer”
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Muhakkak ki müminler, mutluluk ve başarıya erdiler.
2 – Onlar namazlarında tam bir saygı ve tevazu içindedirler.
3 – Onlar boş şeylerden uzak dururlar. [25,72]
4 – Onlar zekâtı ifa ederler. [91,9-10; 41,6-7]
5-7 – Onlar mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve cariyeleri ile ilişki kurarlar. Çünkü bunu yapanlar ayıplanamazlar. Ama bu sınırın ötesine geçmek peşinde olanlar, işte onlardır haddi aşanlar.
8 – O müminler üzerlerindeki emanetleri gözetirler, verdikleri sözleri tam tamına tutarlar.
Ahitler: Gerek kendi aralarındaki akitler, gerekse Allah Teâlaya karşı verdikleri ahitlerdir.
9 – Onlar namazlarını vaktinde eda edip zayi etmekten korurlar.
Namazlarını vakti vaktine, huşû içinde devam ettirirler.
10 – İşte vâris olanlar onlardır. [19,63; 43,72]
11 – Ebedî kalacakları Firdevs cennetine vâris olanlar onlardır.

12 – Şu bir gerçektir ki Biz insanı süzme çamurdan yaratırız. [30,20; 6,2; 32,8]

İnsanın süzme çamurdan, yani balçığın özünden yaratıldığını bildiren âyetler, insan bedeninin toprakta yetişen ya da toprağın bileşiminde bulunan çeşitli organik veya inorganik maddelerden oluştuğuna, toprakta yetişen besinlerin özümlenmesi yoluyla bu unsurların sürekli olarak canlı hücrelere dönüştüğüne
işaret etmektedir. Böylesi bir vücuda bunca imkânları ve sistemleri lütfeden Allah’a şükretme gereğini hatırlatmaktadır. 12-14. âyetlerde geçen mazi sigaları, bu yaratılış başından kıyamete kadar devam ettiğinden, muzari (geniş zaman) anlamı taşımaktadırlar.

13 – Sonra onu nutfe (sperm) halinde sağlam bir yere yerleştiririz.
14 – Sonra nutfeyi alakaya (yapışkan döllenmiş hücreye), alakayı mudgaya, yani bir çiğnem et görünümündeki varlığa, mudgayı kemiklere dönüştürür, sonra da kemiklere et giydirip, derken yeni bir yaratılışa mazhar ederiz. İşte bak da Allahın ne mükemmel yaratan olduğunu bir düşün!
[22,5]
15 – Ve bütün bunlardan sonra, siz ey insanlar, ölürsünüz. [21,35]
16 – Sonra büyük duruşma (kıyamet) günü diriltilirsiniz.
17 – Yine şu da bir gerçektir ki Biz sizin üstünüzde yedi tabaka yarattık. Biz yaratmadan da, yarattıklarımızdan da habersiz değiliz. [2, 29; 40,57; 32,4-12; 17,44; 71,15; 65,12]

“Tarâik” tarîkanın çoğuludur. Bu, göklerin, Allah katında inen emirlerin geçtiği yer olması itibariyledir (Talak,12). Müfessirlerin çoğu burayı yedi gök diye açıklarlar. Elmalılı M. H. Yazır ise “İnsanın yedi idrâk yolu, yani görme, işitme, tatma, koklama ve dokunmanın yanında akıl ve vahiy yolları” olduğunu düşünür.

18 – Biz gökten belirlediğimiz bir ölçüye göre su indirir ve onu yerde dinlendiririz. Ama dilersek onu yerden gidermeye de kadiriz.

Âyette geçen “eskennâhu” yağmur sularının durgunlaştırılmasını ve yerde dinlendirilmesini ifade eder. Yağmur suları toprak tarafından yavaş yavaş emilerek dibe iner. Eğer böyle olmayıp birden inseydi veya sel halinde akıp gitseydi hem büyük zararlara sebep olur, hem de canlılar, yağmurun hayat veren faydalarından mahrum kalırlardı.
Diğer taraftan Zümer, 21 âyetinin beyan buyurduğu üzere Allah, gökten indirdiği yağmur sularını yerde süzdürüp menbalara yerleştirmekte, oralarda dinlendirmekte, sonra o depolardan yeryüzüne çıkartıp canlıların istifadesine vermektedir. Dikkat etmeli ki yağmur, bütün kâinat içinde, milyonlarca yıldız arasında yalnız dünyada mevcuttur. Bu su olmasaydı, hayat düşünülemezdi. Bu büyük nimet elbette tesadüfî değildir.

19 – O su ile sizin için hurma ve üzüm bağları yetiştirdik ki onlarda size çok faydalar vardır, onlardan yersiniz de. [16,11; 36,34-35]

Hurma ve üzüm Araplarca en marûf meyveler olduğundan, misal olarak yalnız bunlar zikredilmiştir.

20 – Sina Dağından çıkan bir nebat da yetiştirdik ki o ağaç hem yağ, hem de yiyenlere bir katık çıkarır.

Bu ağaç zeytin ağacıdır.

21 – Evcil hayvanlarda da sizin için ibretler vardır.
Onların içinden çıkan sütle sizi besleriz.
Daha onlarda sizin için nice faydalar bulunur.
Onların etinden de yersiniz. [16,5-7; 36,71-73]
22 – Onlara da gemilere de binersiniz. [17,70]

*

No comments: