Sunday, June 26, 2011

Su roportajdan sonra alinasilar listeme ekledim bu kitabi, calisan anne olmasamda kafa yoran anne olarak isime yarar diye dusunuyorum:)

Sunday, June 19, 2011




Okulun son gunu, kizimin sinif arkadaslarinin anneleriylel bir kafede oturup laflarken, yaz tatilindede gorusme planlari yaptik. Piknik falan duzenleyebilecegimizi konustuk. Bir tanesi Sakli Bahce'yi tavsiye etti. Bugun esimle napsak nereye gitsek, degisik, gitmedigimiz bir mekana gitsek diye konusrken, aklima geldi. Mangal basi keyfi yapmak isteyeneler icin ideal, ama ben pisiremem, baska seylerde olsun diyenler icinde bahcenin baska bir kosesi mevcut. Bizim gibi evde yiyip giden, ama cocuklari evden yemeden cikan aileler icinde alternatif cozumleri var:)Cocuklara yemek geldi, bizede termosda cay ve tatli...Tatli olarak pazar gunleri sadece sutlac servis ediyorlarmis ama bizi kirmayip kunefe yaptilar. Kunefe guzeldi, harika diyemiyorum, cunku kunefeyi harika yapiyor ve yiyorum dedigim tek bir yer var, ama burdakide simdiye dek Istanbul'da yediklerimin en iyisiydi..Giderseniz memnun kalacaginizdan emin oldugum bir yer..

Friday, June 17, 2011

bu ben olmamaliyim:)

P.tesi ev temizle-yemek yap, normal bir gun, alisveris yok zira bu ikiliyi yapabilirligim var)

Sali, oglen oglan icin elzem oldugunu dusundugum alisverise cikmak uzereyken cep telefonunu tam cantaya atmak uzereyken cevapsiz arama gordum, abim aramis duymamisim. Aksama caya gelmek istediklerini soyledi, ben yemek icin israr edip birde neler pisirmemi istedigini sordum, boylece kafamda menu olusturdum. Alisverisime ciktim, donusde tam da eve gelmek uzereyken bizim eve ve babaannesine giden iki yol ayriminda arka koltukdan"burdaaan, burdaan"diye isaret parmakli bir inleme isitince, hadi cocuk babaannesini gorsun diye istikamet degistirdim. Babaannemizde eltime gitmek icin yola cikmis, onu olda yakaladik. Bu kadar olur dedirtti bu durum bana, cunku annemin minibus icin yuruyecegi yol uzun ve tamda yolun basinda onu gorup eltime birakmam tatli bir supriz oldu ona:)iste Allah cok buyuk 3 yasinda bir oglanin sezilerimi soyletti burdan burdan gitcez diye bilinmez. Neyse bina onune kadar gelmisken bir cay icmeden donulmez diyip, cay keyfi yapip. Kostur kostur eve donup, yemekleri hazirladim, aksamada misfirlerimi agirladim.

Carsamba, evi toparlayip, komsumu daha sonra kizimin bir arkadasini alip, okuldan tanidigim bir veliye gittik. Ordada oglanin pesinde iki kat arasinda mekik dokudum, kosturdum durdum.Eve geldim bir gun onceden kalanlari yeni birseyle ekledik menuyu zenginlestirdim:)

Persembe gunu once oyuncakciya, sonra arkadasima gittim, eve gelip kostur kostur yemek yaptim, bir saat sonra, barbunya, pilav, corba, tavuk ve salata hazirdi:)

Cuma, evi temizledim, kahvaltiyi oglen yaptim, komsumu caya davet ettim, makinede yikananlari cikarirken, fosur fosur makineden sular akip her bir yana dagildi, evin icinde dort dondum. Camasirlari cikardim, astim, komsum evine gecti, oglani ona biraktim. Camasir makinesiyle biraz ugratim, sIkIldim, bir tarafdan dus almaliydim, dustan ciktim, telefonuma arkadasdan mesaj geldi, karneler alindi, bu mesajla kurulanip, giyinip, cantami ve fotograf makinemi koluma takip cikmam arasinda sanirim 3 dakika gibi bir zaman vardir. Okula gittim, bir kac fotograf cektim, velilerle bir cafede oturduk, oglan huysuzluk yapinca eve dondum, komsum cay hazirlamisti onunla alafladik, esim geldi, cocuklari ona biraktim, kizima karne hediyesi scooter almauya gittim, benzin aldim, arabayi yikattim, eve dondum, cocuklari hazirladim, kendim hazirlandim kayinvalideme gittim...Gun bitti, hafta bitmedi ama ben hala kendimdeki bu enerjiye sasiyorum. Oncesinde bir yere gitsem ikinci yere gidemezdim, ikinci yere gitsem yemek asla yapamazdim:), temizlik yapsam alisveris yapamazdim..Masaallah bana, Turkiye'nin havasimi suyumu anlayamadim:)

Friday, June 10, 2011

Biraz once e-okul dan kizimin ders notlarina baktik. Sayfanin hemen sol ust kosesine okulda cektirdikleri bir vesikalik fotograf ilistirilmis. Notlari cok iyi Elhamdulillah...Bize su gun bu kolayligi saglayan hukumetede minettariz...Biz cocukken karne alacagimizz gune kadar notlarimizi bilmezdik. Aldigimi sinav notlarini biz aklimizzda tutmaliydik, ortalamasini kendimiz bilmeliydik. Okudugumuz kitaplar sinifin kutuphane dolabinin defterinde kayit altina alinirdi... Ama ya simdi, bir donem boyuna cocugumuz hangi kitaplari okumus ona ozel sayfadan takip edebiliyoruz... Bunlarin yaninda taa donem basinda kitaplarin ucretsiz verilmesi, bizim cocuklugumuzda hayal bile edemeyecegimiz seylerdi...Cocuklar simdi bir guzel yazi defteri, bir matematik defteri, birde kalemkutulariyla gidiyorlar okula, kitaplari sinif kitapliginda duruyor..sadece hafta da bir gun resim defterlerini ektra tasimak zorundalar...Hayaldi gercek olduyu yasadik ya binlerce sukur...

Milli Egitim'den sagliga gecip bir iki seyde bununla alakali soylemek istiyorum. Orneklendirmeyle anlatayim...Dun esimin calistigi hastaneye Ingiliz vatandasi ama Alman uyruklu bir hanim gelmis. Cccugunun eksik asilarini yaptirmak icin.. Aile kucuk bebekleriyle kucuk capli Asya-Avrupa turu yapiyormus. Muhabbet esnasinda baslarina Fethiye'de gelen kucuk bir kazadan bahsetmisler, aslinda kaza sadece kucuk bebegin basina geliyor, ve on disleri yamuluyor. Yakininda bulunanlar 112'yi aramis, ambulans bir kac dakikada gelip, hastanenin acil bolumunden giris yapmislar. Bebegi, genel cerrah, beyin cerrahi ve cocuk doktoru gorup gereken tetkikleri yapmislar. Kadincagiz bu duruma sasirmis ve esime bu durumu anlatirken;"Sizin ulkenizdeki saglik hizmetleri Ingiltere'den cok daha ileride"demis. Esim sasirmis. Kadincagizz devamla"biz Ingilterede acilden 24 saat sonra anca cikardik ve tam anlamiyla islemlerimiz bitmezdi, ama Turkiye 1 saat icinde hersey halloldugu gibi acilden girdigimiz icin hic birseyde odemetik"demis. Hastane kuyruklarina asina, ssk'dan alinan ilaclarin blister tablet olarak verildigi gunleri goren bizler icin bile suan saglik sektorunde olan gelisme hayaldi gercek oldu nevinden!

Bir cok hizmetten bu ikisi disinda aklima gelen bir baska seyse, Bolu'ya yapilan tunel...Hatirliyorum biz o yoldan giderken tirlar yanimizdan gecer ve o daracik yolda bir tirin altinda kalicaz endisesiyle yol alirdik...Hani diyorlar ya yol yapti baska ne yapti diye, benimde boyle soyleyene yol isine gelmiyorsa kullanma git patikalardan diyesim geliyor!

Hasili kelam guzel kardesim, oyunu kullan ama dusunerek kullan, Turkiye dun neydi, bugun ne olduyu dusunerek kullan...

Tuesday, June 07, 2011

Kavala Kurabiyesi!!

Komsu Firin'da satilan bu kurabiyelere bayiliyorum. Bir yerde yedim, ama tarifini sordum oyle araya gitti..bir daha da sormadim, sevmiyorum bir kac kez sorup araya kaynatilinca tarifler...Simdide bu tarifi ariyorum, ama netten denediklerimin hic bir tutmadi, ilk yaptigim tad olarak biraz benzedi ama goruntu fenaydi, bir de cok kirintili oldu ...Bu kurabiyei bilen duyan bana tarifini yazarsa sevincden havalara ucucam:)

Thursday, June 02, 2011

Uc Aylar ve Kandil...

Kandiliz mubarek, uc aylarini bereketli olsun insaallah...

...Elbette açık: Ramazan’a komşu olmalarından.

Güzele komşu olan da güzelleşir. Gül ağacının dibindeki toprak gül kokar. Receb ve Şaban, gül ağacının dibinin toprağına benzerler. Rivayetlerin bütünüyle okunmasından şunu anlıyoruz: Receb’in başlangıcından itibaren Hz. Peygamber nafile oruç ve namazları artırıyordu. Ramazan’a 15 gün kala bu artırma zirveye çıkıyordu.

Tabii ki, Hz. Peygamber’in orucu, bedenin zapt u rabt altına alınıp ruhun daha fazla özgürleşmesini sağlama amacına yönelikti. Bu şekilde akıl, izan, tasavvur, muhayyile daha aktif ve almaya yatkın oluyordu. Çünkü oruç, beden atının sırtına akleden kalbi bindirmekti. Tersi mi? Tersi, akleden kalbin sırtına bedeni bindirmekti ki, bu süvariyi ata değil, atı süvariye bindirmek kadar ters bir işti.

Peki, akleden kalb beden atının süvarisi olursa ne olacaktı? Vahye, vahyin mesajına hazır olacaktı. Onu sözlerin sultanı olarak karşılayacak ve tahtına oturtacaktı. Yani kalbin tahtında vahiy oturacak, emirleri o verecekti. El ayak, dil dudak, göz kulak gibi beden ülkesinin taşrası da bu emirlere itaat edecek, uygulayacaktı. Böylece insanın Allah’a teslimiyeti tamamlanacaktı. İşte halkın “Üç Aylar” adını koyduğu günlerin sırrı buydu...*

*Tam metin

Wednesday, June 01, 2011

Saka gibi:)

Bugun e2'de bir program vardi, talk show tarzi, Ellen neydi iste o kadinin programi, konuguna sorusu;

-Sen hic dislerini fircalamiyormussun???
-evet evet sevmiyorum, cunku cok beyaz dislerim, cok parlak zaten, parlakligi sevmiyorum
-dis ipi ve gargara kullaniyorsun ama firca kullanmiyorsun
-evet dis ipi ve gargara kulaniyorum firca degil
-firca neden peki, beyaz diye dislerin oyle mi?
-evet firca kullaninca dislerimin ustu cok kaygan oluyor, dudaklarim sanki dislerimden kayiyor...

Saka gibi ya!ne diyim bilemedim...