Tuesday, April 27, 2010

Hic birsey bosuna degil...

Hayatta hic bir yasanmislik, hic bir ogrenmislik bosuna degil,pek tabi gormesini bilene...



Daha oncede muhakkak yazmisimdir, yazmasamda arkadaslarima bahsettigimden eminim...

Unv son siniftayken aldigim son edebiyat dersinin hocasi cok zorlamisti beni oyleki derslere gitmek istemiyordum, O doneme kadar hic bir ingilizce yada edebiyat dersinde zorlandigimi bilmem. Dersde cok fazla yazar ve eser inceledik. Donem odevi gibi arastirma isteyen konular vardi, hemen her ders boyle olurdu. Sanki bilgisayar degilde ingilizce bolumunde okuyordum. Oyle cok yilmistim dersden. En sonunda bir gun hoca yaptigim odevimi begenmedi, derse gec kaldigim icin extra bir arastirma konusumu vermisti, nedendir bilmem cok sinirlendim ve "bakin profesor, ben computer science okuyorum, ve bu sene Turkiye'ye donuyorum, bu dersde ogrendigim hic birseyinde hayatim boyunca karsima cikacagini dusunmuyorum." dedim. Hala nasi dedim bilmiyorum:) hoca biraksa birakirdi, Allah'dan acidi:)hos iyi bir notlada gecmedim ya neyse, son doneme kadar iyi olan GPA'im sayesinde dustu, sanirim bende ancak GPA dusurur baskada birsey yapamaz bana diye oyle sert cikmis olmaliyim. Yalniz hoca benim kadar sert degildi, sadece yapmami ve kendisine calismami vermemi soyledi ve ekledi"hic bir ogrencimin bu dersde ogrendigi birseyin hayatlari boyunca kullanmayacagini dusunmuyorum". Haklida cikti, inanilmaz bisi ben ingilizce okudugum siirlerin hangi saire ait olabilcegini yada sairin hangi sairden etkilenmis olabilecegini, hangi yazarin nasi bir uslubu oldugunu ogrendim o donemin sonunda. Turkiye'ye dondukden sonra kitapcilarda kendime her ingilizce kitap bakisimda aklima son donem edebiyat dersinde ogrendiklerim ve benim hocaya karsi ukalaca soylediklerim geliyor ve utaniyorum. Insan hayatta hic birseyi bosuna ogrenmiyor. Zoraki edinilmis olsa bile bilgi, ihtiyac aninda beynin bir kosesinden pit diye cikip kullanima giriyor:)

Saturday, April 24, 2010

Bu da bir sendrommus!

Dunning-Kruger Sendromu

Televizyon izlerken birilerine bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla nasıl
buralara kadar gelebilmiş" diye düşündüğünüz oldumu hiç?

Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan
bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı?; onlara bakıp "Bu
cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez?" diye iç geçirdiniz
mi?

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li bu hissi çok yaşamış
olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya
attı:

"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."

Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel
alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:

Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimin-dedir.

· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların
niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı
niteliksiz insanlar, niteliksizliklerini n farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi...

Cornell Üniversitesi' ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve
klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi...

Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin "kendilerine
güvenleri" müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt
verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmalarıhalinde
yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayan-lar ise "en
alçakgönüllü" deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt
verdiklerini düşünüyorlardı.

Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun
metni yazıldı:

"İşinde çok iyi olduğuna" yürekten inanan 'yetersiz' kişi, kendini ve
yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı
işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin
hakkı olduğunu düşünür!

> Ancak bu 'cahillik ve haddini bilmeme' karışımı mesleki açıdan müthiş
bir itici güç oluşturur.

'Eksiler' kariyer açısından 'artıya' dönüşür.

Sonuçta, 'kifayetsiz muhterisler' her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler.. .

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında
'fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere
kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini
beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye
çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da 'ihtiras eksikliği' ile
suçlanırlar... "


"Dünyanın sorunu,
akıllılar hep kuşku içindeyken
aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır."

Friday, April 16, 2010

...


Herkes kendi gibi bir Cennet’e girer. Evet, insan, burada ulaştığı iman, marifet ve muhabbet ufkuna göre bir Cennet’e girecektir...


(Herkul'den alintidir)

Saturday, April 10, 2010

Yagdanlikla alakali son posttur kendisi:)(umuyorum:))

Yagdanlik, yagndanlik dedim durdum bir zaman...Buldum sonunda gonlume yakin bir tane, tam gore degil ama yakin, yazdimda zaten uzun uzun hakkinda...

Ama bugun ne oldu begenirsiniz. Ben bir arkadasin daveti uzerine oglunun dis bugdayina katildim, dis bugdayi bardaklarda servis edilmisti ve bardaklardan sadece ikisinde su altin para gorunumunde cikolatalardan vardi. Ilkini ben bulunca hediyeyi secme hakki sunuldu, bende boyle seylerden pek sIkIldigimdan kizima verdim secim hakkini, derken ne cikti hediye paketinden dersiniz?evet bildiniz YAGDANLIK:)))bir sey bu kadar ihlasla istenirmis, keske baska bisielrde isteseymisim:P

Cok tesekkurler arkadasim!

Thursday, April 08, 2010

Kina Gecesi...

Son iki senedir gidiyorum kina gecerlerine...Cok keyif almadigim adetlerden biridir kendisi. Anlayamam anlam veremem gelinin aglamasi icin verilen ugrasa...Kizim cok seviyor bu alaturka adetleri. Sirf onun icin gidiyorum desem:)Kimse kirilir, hatirdir gonuldur gibi kaygilarim yok bu hususda acik ve net kalbim sadece kizimin gonlu hos olsun diye yaptigim bir aktivite benim icin. Bu aksam gittigim kina gecesinde bir tanidik"bizim artik boyle yerlere gelmemiz lazim zira cocuklarimiz var "dedi. Acikcasi bunun bile cocuklar icin ayri bir yatirim oldugunu dusunmemistim hic:) sasirdim hemde cok:) 6 yasinda bir kizin evlenecegi gunu dusunup, yatirim olsun diye kina gecelerine katilmak cok afedersiniz dogmamis cocuga don bicmekle es deger gozumde:P Hasili kelam iki muhabbet ettik yeni tanistigim kafa dengi biriyle, tek eglencesi o oldu bana...

Wednesday, April 07, 2010

Sulu Kofte, Terbiyeli cinsinden:P

Kizim anaokuluna gittikden bir sure sonra sulu kofteyi cok sever oldu, ama sadece okulda yapilmis olani. Bu duruma bozuluyordum acikcasi, her sulu kofte yedigi gun"anne bugun mmmmmiiimmm harikaydi suylu kofte "diyince kendimi biraz yetersiz goruyordum. Sulu kofte "Terbiyeli Sulu Kofte" olarak geciyordu yemek listesinde. Ben zaten yemiyorum etli yemekleri, esimde terbiye kisminda gecen yumurta sulu bir yemege girince sevmedigini aman aman denememi soylerdi her zaman. Biraz da bu nedenle denemedim simdiye kadar, ama kizim sevince akan sular duruyor. Artik evde Sulu Kofte terbiyelisinden olmali diye reform niteliginde bir degisime gittim:P Netten tariflere bakindim durdum ama en cok sunu begendim, uygulandiginda guzel olabilecegini dusundum. Haklida ciktim:) guya yemeklerde gecen yumurtadan hosnutsuzdu esim, anlamadi bile:)A.Ihsan bile ikinci tabagi istedi:)Ben denedim begenildi. Sunu soylemeden gecmiyim, limonu ben salatada bile cok sevmedigimden, bu yemegede bir tane limon suyunun fazla gelecegini dusundugumden yarim kullandim. Kizim limonunu az buldu, siz siz olun bir limonun suyunun hepsini koyun:P

Saturday, April 03, 2010

Ilginc bir gun...

Dun ne acayip bir gundu...

Evi supuruyordum...oglum huysuzlandi, supurgeyi kapattim, biraz onun gonlunu hos ettim. Sonra yine supurge fasli...

Olacak gibi degil baktim, illaki onunla bir sekilde oynamaliyim, sonrada uyumali, en son supurmeliyim evi...Ablasinin odasina gittim, koridorun en sonundaki oda, masasinin cekmecesinden oglum icin uygun tahta puzzlelara bakiniyordum..Bir gurultuyle irkildim, hatta korktum, hemde cok...

Evin icinde biri var ve sanki balyoz ama balyozdan daha az bir ses fakat cekicden de kuvvetli bir sesle, anlatamayacagim turden bir gurultuydu iste, bir seyler oluyor... Hemen kostum baktim, birsey yok gibi gorunuyor, camasir dolabinin onundeki koridordayim hemen yanimda oncesinde fisini cikardigim supurge...ses sanki supurgenin kablosundan geliyormus gibi, ama o da ne, yerdeki fanyanslardan dordu kubbe seklinde kalkti yerden gozlerimin onunde...

Korkumun tarifi yok...sanki bir film izliyorum korku filmi, yada ne biliyim kabus gibi bir sey!Hani filmlerde gerilim olsun diye mezar kubbemsi bir yapi alirda icinden birsey cikarya, yada ne biliyim deprem gibi bir afet olurda yer ikiye bolunurya, onun gibi birsey...ama bu gercek! afalliyorum. Sonra esimi ariyorum, sonra kayinpederi, sonra komsulari, sonra guvenligi, buarada cama falanda kostum deprem oluyorda ben farketmiyormuyum diye...

Sitenin ustasi geliyor bakiyor, bir anlam veremiyor, "sunca senedir insaatciyim ilk defa seramiklerin bu sekilde yerden kalktigini goruyorum, parke olsa anlayacagim da, seramik boyle olmaz"diyor. Seramikler kaldiriliyor, yerden geciyor cunku kalorifer borulari, acaba patlak falan birsey mi var diye bakilsin istiyorum. Zeminde hic bir catlaklik hic birsey yok, sadece aciklamasi guc enteresan bir olay!