Fatih’in türbesindeki kilit
Ali Ulvi Kurucu merhum hatıralarında Fatih’in türbesini ziyaret edemeyişini anlatıyor: “Ertesi günü de İstanbul’u gezerek geçirdik. Fatih’e gittik. Fatih’in türbesini ziyaret etmek istedik. Türbe, tozlu, bakımsız, kapısı kapalı ve kapı zincir vurulup üzerine kilit asılmış hâlde idi... Pederin o manzara karşısında o günkü ağlayışını unutamam: “Yahu, zincir suçlulara, canilere vurulur. Acaba Fatih’in suçu nedir? İstanbul gibi bir beldeyi alıp, evlâdına, ahfadına, çocuklarına, torunlarına hediye eden zâtın türbesi neden kapanır? Neden kapısına zincir vurulur? Neden ziyaret olunması yasaklanır! Acaba böyle bir felâket hangi milletin başına gelmiştir?” O günün ve babamın o hâlinin bendeki izleri senelerce devam etmiştir. Daha sonra yazdığım “Fâtih’in Türbesinde” ve “Ağlayan Ayasofya” gibi şiirler hep o günün hatıralarını terennüm eder.
(Kaynak: Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar. 1. cild. shf: 247. Kaynak Yay.)
*Hamdolsun biz o kilitli donemi gormedik, ne ilginc degimi, Istanbul'u fetheden sanli padisahin kabrini ziyaret bile yasak br donem yasandi su ulkede, yanilmiyorsam Turgut Ozal(Allah gani gani rahmet eylesin ins,razi oldugu kullarindan olsun)doneminde bu zincirler kilitler kaldirilmis, bunun kiymetini bilmek lazim, ozellikle Istanbulda yasayanlar kesinlikle arkadaslar tavsiyem ziyaret edin bu mubarek vede kahraman zatlari, Ruhlarina bir Fatiha'yi esirgemeyelim ins ve kabrlerini ziyarette bile olusturduklari o manevi atmosferi yasayin derim nacizane...
Bundan 9-10 yil once daha lise talebesi oldugumuz donemde abilerim ve kuzenimle gitmistik bir Ramazan aksaminda Yavuz Sultan Selimin kabrini ziyarete, kabristanin hizmetiyle gorevli olan bir abi belkide bir cogumuzun bildigi yasanmis bir hikayeyi anlatti...Abdulhamid Han zamaninda, Yavuz Sultan Selimin kabristaninin Turbedari o donemin en dusuk memur maasini alirmis, hanimi hamileymis, bir sabah evden cikarken esinden aksama bisi isteyip istemedigini sormus, hanimida(ki esinin getiremiyecegini tahmin etmekle birlikte) "canim kiraz cekiyor bey, bir kilo kiraz alirmisin"demis, bey ise"insaallah hanim "diye cikmis evden, kabristana gelmis, sabah ilk isi supumekmis ortaligi, derken birden aklina esinin kiraz istedigi gelmis, onu almamaktan dolayi buyuk bir caresizlik hissetmis ve o anlik reflex bir harekle supurgeyi kabrin bas kismina gelen tarafna vurmus"Sen nasi bir padisahsin, kac senedir kabristaninin hizmetindeyim, hanimima bir kilo kiraz alacak kadar bir param yok". Derken gun oylece dusunmekle ve uzuntuyle birmis tabi aksam kiraz alamamanin caresizligiyle evine donmus, sabah oldugunda, Padisahin huzuruna cagrildigi haberi gelmis..Abdlhamid in huzuruna cikmis, hosbesten sonra Abdulhamit Han sormus sen dun kabristanda ne yaptin diye, nomal temizlik ve bakim islerindn bahsetis, ama bu cevap Adulhamit han hazretlerini tatmin etmemis, yok yok sen ne yapin diye sormus tekrar iyice dusunmesini soylemis,derken Turbedar dusunmus tasinmis ve sonunda aklina gelmis, supurgeyle kabre vurdugu, ve cekinrek soylemis bunu, Abdulhaid han da "iste o senin kullandigin o supurgeyle dedem Yavuz Sultan Selim butun gece kafama vurdu, sen nasil bir padisahsin, benim kabristanimin hizmetini yapan turbedara, karisina bir kilo kiraz almaya yetcek kadar bile bir maas vermezsin"dye, sonra bu turbedara o donemin en yuksek memur maasi baglanir..Allah mekanlarini Cennet eylesin ins..
No comments:
Post a Comment